Şemseddin Sivâsî Ansına Şehir ve Kimlik
İnsanlığın oluşturduğu kültür ve medeniyet kavramları ortaya çıktıkları ilk andan itibaren bir güdülenme eseri olarak kimi öğelerin varlığına sürekli bir biçimde ihtiyaç duymuşlardır. Barınmak için evlerin ve o evleri koruması için kalelerin vücut bulması bunun en güzel örneklerindendir. O güdülenme ile birlikte meydana çıkan en önemli unsurlardan birisi de şüphesiz maneviyatın kuvvetlendiricisi konumundaki şahsiyetlerdir. Onlar sadece kent sakinlerinin manevi buhranlarının çözümleyicisi değil, aynı zamanda kültür ve medeniyetin en önemli simgelerinden olan şehirlerin gelişip olgunlaşması noktasında da faydası görülen kişiler olmuşlardır.
Roma’nın incisi konumundaki Sebastiapolis’ten Selçukluların Sultanşehri kimliğine bürünüşüne kadar Sivas birçok değişim ve dönüşüm geçirmiştir. Timur’un ayrılışının ardından tekrar Osmanoğulları’nın topraklarına katılan şehir, 16. Yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu sınırının en önemli bekçilerinden biri olmuştur. O yüzyılda Sivas’ın sosyal ve kültürel gelişimine en çok etki eden şahsiyetler arasında Şemseddin Sivasî ön plana çıkmıştır. Onun maddi ve manevi mirasının sonraki kuşaklara aktarılabilmesi yolunda cüzi de olsa bir katkı sağlayabilmesi ümidiyle odağında onun adının yer aldığı böyle bir eser oluşturulmuştur.